9/22/2010

Peki yarın...?

 Tophane'de  sanat galerilerine yapılan bu çirkin eylemi kınıyorum.Bu sadece sanata ve sanatçıya yapılan bir saldırı değildir.Bu, kendi gibi düşünmeyenleri linç etmeye yönelik bağnaz bir tutumdur.Bu hain eylemin bugünkü bahanesi "ailelerin oturduğu,çoluk çocuğun geçtiği bu sokaklarda,içki içilmesi" olarak açıklanmıştır.üstüne de"biz onları uyarmıştık"denmiştir..bugün içki nedeniyle yaşandı...Peki yarın, ne olacak ?

9/11/2010

Sorular....

Nerelerdeydim,nelerle uğraştım,bunca zaman...?
anlatmaya çalışacağım ama epey zor olacak ...
öyle süslü cümleler kuramam ben,hatta anlatacağımı anlayamayabilir okuyucu,yine benim yüzümden..önce söylemem gerekenleri en sonunda söyleyebilirim,cümlelerim düşük olur çoğunlukla.Bunlara rağmen neden yazıyorum.samimi olacağını düşündüğümden olabilir mi?o da olası tabii ancak sanırım fazla biriktirdim...en son mart ayında bir şeyler paylaşmaya çalışmışım sessiz sayfa da..bu gevelemelerim de nereden başlayacağımı,nasıl anlatacağımı bilemememden kaynaklanıyor..
daha önce az da olsa bahsetmeye çalışmıştım sessiz sayfa da,yıllar önce bir günde karar verip sakin yaşayacağım bir hayatı seçtiğimden.bu hayat tarzı ancak dört sene sürebildi.bahçeli bir evde kedi,köpek ve bitkilerle geçen dört yıl.Tabii sevgilimle beraber..bir de resim yaparak ..güzel miydi?..evet güzeldi...yaşayanlar bilir bu güzellik bile gün gelir dokunur insana..gün gelir bir dostla dertleşmeyi,omuzunda bir şey demeden ağlamayı.gün gelir plan,program yapmadan gidilen bir eğlenceyi,eğlencenin dibine vurmayı özlersiniz.O güzellikte bir ağacın altında tek sayfa okuyamaz olursunuz..en önemlisi hayatınızda her zaman varolan,tutku olarak adlandırdığınız,kendinizi en iyi ifade edebildiğiniz şeyi sorgulamaya başlarsınız.eliniz fırçaya gitmez,hayran olduğunuz renkleri görmek bile istemezsiniz..işte bu sınırdır.Bir adım ötesi akıl yitmesi olabilir.ben o sınırı aşmadım..iki kişilik bir yalnızlığın üzerine maddi zorlukları da eklersek..karşımıza çaresizlik çıkar..işte o nokta da,o çıkmaz sokakta,hayat bir şekilde bana yardım etmeye başladı..ben hiçbir şey düşünemezken,konuşmayı bile unutmaya başlamışken...
buraya,bu küçük kasabaya ilk geldiğimiz sene ,bir anaokulun duvar resimlerini boyamıştık ..ordan bildiler bizi,çağırdılar işte atölye gelin çalışın..belediye adına işler yapın...üstelik biz çok severek aldığımız,bahçeli,kerpiç evimizi satmak için uğraşırken..bu bize hayatın yardımı olabilirdi ancak.Uzun süre bu şaşkınlıkla çalıştım o atölye de..zamanla kendimi toparladım,insanlarla tekrar yakınlaşmaya başladım,bir iki dostum bile oldu,kendimi açtığım..altmış metrekare evde geçen dört yılda unutmuşum meğer insanlardan neden kaçtığımı....unutuyoruz çoğu zaman.yine güvenmeye başlıyorsun onlara,bazen çocuklaşıp yere göğe sığdıramıyorsun duygularını..sürekli iyi huylu,güzel insan olmak zorundaymışsın gibi..bir gün birisi karşına geçip"senin gibi hassas ve duygulu bir insandan beklemezdim bunuuu"diyebiliyor..(kızmaya başlıyorum)
neden sevdiklerimizi (ya da sevmemiz gerekmiyor)insanları,bizim çizdiğimiz sınırlar içine hapsediyoruz ki.bu mudur ?insanlar bizim istediğimiz gibi,ya da bize göre doğru olan gibi mi davranmak zorunda..
yaşadığım her olaydan sonra,acaba ben de bunu yapıyor muyum diye kendi kendime soruyorum,doğrusu da bu sanırım,önce kendini sorgulamak..SENSİN demeden önce bir durup düşünmek..
bana bir günde yaşadığım şehri terkettiren bu duyguyu yine çok yoğun yaşamaya başladım şu sıralar..belki daha sakin bir yerde bir dört yıl daha ne dersiniz?

Yalan/Fikret Kızılok