11/27/2008

gün

Sanırım,bir rüyanın içerisinde kaybolduk.Bu rüya ne o uzakta ki beyaz deniz feneri ile,ne de sıcak bir yaz akşamı,bahçemizde sana yaptığım,orta şekerli Türk kahvesiyle ilgili.Bu başka bir rüya..nefes nefese kaldığımız,kovaladıkça bizden kaçanlarla dolu bir rüya.
Düşündüğümüz o resmi boyayacağım bir gün...bu rüyadan uyanınca..
Karanlık bir günde karanlık düşüncelerim başımda yine...Kopuk ama bir o kadar da hızlı,yetişemiyorum..Benden hiçbir şey beklemeyin diyorum.Ben yokum ama geleceğim,güneşle beraber...Biliyorum bir kaç saat sonra bitecek bu karanlık.
Genç bir kızken geceleri severdim ben.Gece demek şiir demekti,resim,müzik demekti...günde onaltı saat çalıştığım,küçük bir sahil kasabasının,küçük bir pansiyonunda bile geceleri özlerdim.Gece demek huzur demekti,sessizlik herşeyden öte ben demekti...Ne değişti??
Geceleri sevmiyorum,gün ışığı olmalı ..
Bunu da böyle yaz..Bir yaşam geçti buralardan,bu bahçe ne çiçekler gördü..Görecek de...Belki başka baharlara.Biliyorum bu rüya,bizi yok eden bu kabus bitecek..Güneşe uyanacağız birlikte.

11/23/2008

Gözlerim Denizde/Fikret kızılok

Akşamın rengi suya dalıyor
Gözlerim denizde beni süzüyor
Gördüm, yalnızlığımı gördüm
Çok derinde bana bakıyor

İçimdeki sonsuz duygular
Su kesilmiş yüzümde ellerimde
Vay benim, vay benim alınyazım
Vay ıssızlığım, vay gözyaşlarım

11/10/2008

uzak

11/07/2008

11/05/2008

Küskün günler/lev..


_Benden bir düş çalmışsın, dedi.Suçlayıcıydı.Düşlerini anaç bir tavuk gibi sağına soluna toplamış,kayıp düşün hesabını soruyordu.
_Böyle yapma, dedim ona,böyle yapma insan ihanetlerin çocuğudur.Kadınlar ihanet etmeseydi,hiç etmeseydi aşk kalır mıydı dünya da,şiir yazılabilir miydi.?Bizler yavan ilişkilerin içinde gidip gelen pistonlar gibi kalmaz mıydık.

Bir öfkeyi büyütmüştü içinde,patlamalıydı.Oysa karşısında ki nasıl da inanıp konuşuyordu.Bir suskun sabrı oya gibi işleyip duruyordu..Bu en küçük alevi boğacak havasızlık onun güçlü savunuşu,direngen başkaldırısı...
_Peki o adamın bana benzerliğine ne diyeceksin.
_Hangi adam, demedim.Anlamıştım.Kuşku yersiz bir kuşku.Ah benim sevgili şairim de demedim.Nasıl böyle biriktin,nasıl bunaltmışlar seni,nasıl bozmuşlar işlerini.Bunların hiçbirini söylemedim.Ama söylemiş gibi susup yerlere baktım.
_O, ruhsuz bir adam.O evinden dışarı adım atmaz,şair değil,dönüp dönüp aynı sıkıntıyı yaşayan bir adam.Sevgisiz,yalnız,güçsüz...İntahar bile edemez.Kimsesiz değil ama aramazlar onu.Bir vebalı,bir veremli gibi kaçarlar.Adını bile anmazlar.Sen böyle bir adamla kendini nasıl bir tutarsın.

Gözleri hareketlendi,bir ışık çizgisi bu hareketi izleyip usturuplu bir köşeye kondu.Yerinde bir iki devindi,kaykıldı.O benim şair dostumdu.Yok edici bir gücü evciltme mücadelesi miydi dostluğumuz?

11/03/2008

Tahirle Zühre Meselesi/Nazım Hikmet

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.