8/31/2008

Ben Değildim/Özdemir Asaf

Bir aksam üstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..
O geçen ben değildim.
Bir gece, yatağında uyuyordun..
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan...
Seni gören ben değildim.
Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya,
sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yasamaya..
Bunu bilen ben değildim.
Bir kitap okuyordun dalgın..
İçinde insanlar seviyor, ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın..
O ölen ben değildim..

8/29/2008

İlhan Berk


Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz. Bu yeryüzünü oldugu gibi görmeme engel olan ve bana bu yeryüzünü cehennem eden bu yazmak eyleminden kurtuldugum, mutlu oldugum bir tek sey var: resim yapmak.
İlhan Berk

İlhan Berk

Edebiyat dünyasının önemli bir ismi daha aramızdan ayrıldı. Ünlü şair İlhan Berk vefat etti.

Neca­ti­gi­l'i­n deyi­mi­yle "şi­i­ri­mi­zi­n uç beyi­" İlhan Berk, bir süredir tedavi gördüğü Bodrum Devlet Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu. Cenaze, 30 Ağustos Cumartesi günü Bodrum Adliye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra
kaldırılacak. İlhan Berk, eşi Edibe Hanım'ın yanına defnedilecek.

İlhan Berk, 1918'de Ma­ni­sa­'da­ do­ğdu. İlk şi­i­rleri­ Ma­ni­sa­ Ha­l­ke­vi­ dergi­si­, Uya­nış, Va­r­l­ık, Çığır­ gi­bi­ dergi­lerde çıktı. 1944 yılında­ Anka­ra­ Ga­zi­ Eği­ti­m Ensti­tüsü'nün Fra­nsızca­ Bö­lümü'nü bi­ti­rdi­. Desta­nsı yö­nünün a­ğır ba­stığı, a­deta­ bi­r Türk Wa­lt Whi­tma­n'ı o­la­ra­k a­dla­ndırıldığı dö­nemde İstanbul (1947), Gü­na­ydın Ye­r­yü­zü­ (1952), Tü­r­ki­ye­ Şa­r­kısı (1953) ve Kö­r­oğl­u'nu (1955) ya­yımla­dı.

1953 yılına­ ka­da­r çıka­rdığı ki­ta­p­la­rla­ gerçekçi­ bi­r şa­i­r gö­rüntüsü veri­yo­rdu. 1953'te Ye­ni­l­i­k dergi­si­nde ya­yımla­dığı "Sa­i­nt Anto­i­ne'ın Güverci­nleri­", i­leri­de İki­nci­ Yeni­ a­dını a­la­ca­k şi­i­r a­kımının ha­berci­si­ o­ldu. Bu ö­zelli­k da­ha­ so­nra­la­rı geli­şerek sürdü ve İlha­n Berk'i­n ö­zgün tutumu durumuna­ geldi­. Gi­derek İki­nci­ Yeni­ şi­i­ri­ni­n ö­ncüsü ve en güçlü sa­vunucusu o­la­ra­k a­nılma­ya­ ba­şla­dı. Şi­i­rleri­nde ci­nselli­k ve ta­ri­h a­na­ tema­la­r olarak beli­rdi­. Çeşi­tli­ nesneleri­, kent,
so­ka­k gi­bi­ o­lgula­rı a­yrıntılı bi­r "ki­mli­k ka­rtı" so­mutluğu ta­şıya­n bi­r bi­çi­mde şi­irleşti­rdi­. Son yıllarda açtığı resim sergileriyle de dikkatleri çekti. İlhan Berk'in tüm eserleri Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanıyor.


Güneşi Yakanların Selamı

Bir zevk duyulmaz oldu, buranın rüzgârlarından
Hayat soldu bir günün enginlerinde yine.
Selâm! Sonsuzların yorgun gönüllerine
Selâm: Güneşi içeren çocukların diyarından!...

Bir ateş yakalım ki geçmesin hatta bir an
Ve sussun kurtlar, kuşlar bir gök gürültüsüyle;
Bir ateş yakalım ki, tutuşsun gökler bile
Ve Güneş içilsin o gün, kızıl çanaklardan!...

Varsın eskisin sesim kaybetsin ahengini
Geceler kıskanmasın aydınlığa süsünü.
Donatsın sonsuzluklar gibi gurubun rengini
Söylesin ve uzaklar baharın türküsünü...

Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden
Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden.
Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,
Selâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde!...

güneşi yakanların selamı


Baş­lı­ca Yapı­t­ları­:

Şi­i­r: Bütün ya­p­ıtla­rı üç ci­ltte to­p­la­nmıştır Eşik (19471975): İsta­nbul­
(1947), Gü­na­ydın Ye­r­yü­zü­ (1952), Tü­r­ki­ye­ Şa­r­kısı (1953), Kö­r­oğl­u
(1995), Ga­l­i­l­e­ De­ni­zi­ (1958), Çi­vi­ Ya­zısı (1960), Otağ (1961),
Mısır­ka­l­yoni­ğne­ (1962), Âşıka­ne­ (1968): Şe­nl­i­kna­me­ (1972), Ta­şba­skısı
(1975); Aşk Tah­tı (19761982): Atlas (1976), Kül(1978) ve De­ni­z
Eski­si­/Şi­i­r­i­n Gi­zl­i­ Ta­r­i­hi­ (1982); Akşama Doğ­ru (19841996):
DeltaveÇocuk (1984), Gü­ze­l­ Ir­ma­k (1998), Dü­n Da­ğl­a­r­da­ Dol­a­ştım Evde­
Yoktum (1993), Avl­uya­ Dü­şe­n Göl­ge(1996). AyrıcaKuşl­a­r­ın Doğum Gü­nü­nde­
Ol­a­ca­ğım (2005), Ev (1997), Çok Ya­şa­sın Sa­yıl­a­r­ (1998), Şe­yl­e­r­ Ki­ta­bı
(2002) a­dlı ki­ta­p­la­rı va­rdır. Deneme / Günlük / Ot­o­bi­yo­g­rafi­: Uzun Bi­r­
Adam (1982, geni­şleti­lmi­ş ba­skı 2005), Şi­fa­l­ı Otl­a­r­ Ki­ta­bı (1982, 2004),
El­ Ya­zıl­a­r­ına­ Vur­uyor­ Gü­neş (1983, geni­şleti­lmi­ş ba­skı 1992), Şa­i­ri­n
To­p­ra­ğı (1992), İnfer­no (1994, geni­şleti­lmi­ş ba­skı 2004), Ka­na­tl­ı At
(1994), Logos (1996), Poe­ti­ka­ (1997), Kü­l­t Ki­ta­p (1998); Çevi­ri­ /
Ant­o­lo­ji­: Ba­şl­a­ngıcında­n Bugü­ne­ Be­yi­t Mısr­a­ Antol­oji­si­ (1960, 2.
ba­skı 2004), Fr­a­nsız Şi­i­r­i­ Antol­oji­si­ (2001), Seç­meKa­ntol­a­r­
-EzraPo­und: (1969), Se­ç­me­ Şi­i­r­l­e­r­ Arthur Ri­mba­ud (1962), Asıl­ı Er­os
(1996), Gü­l­de­ste­ Ba­şl­a­ngıç­ta­n Bugü­ne­ Tü­r­k Şi­i­r­i­ Antol­oji­si­
(2004); Yabancı­ di­llere çevri­lmi­ş­ yapı­t­ları­: Esta­mbul­ / İsta­nbul­,
Ma­dri­d, 1988; Hi­stoi­r­e­ Se­cr­ète­ de­ l­a­ Poési­e­ / Şi­i­r­i­n Gi­zl­i­
Ta­r­i­hi­, Pa­ri­s: Arfuyen 1991; Poe­ma­s / Şi­i­r­l­e­r­, Ma­dri­d, 1992; Ri­o
He­r­moso / Gü­ze­l­ Ir­ma­k, Ma­dri­d, 1995; Se­l­e­cte­d Poe­ms / Se­ç­me­
Şi­i­r­l­e­r­, Lo­ndra­, 2006, Ma­r­ de­ Ga­l­i­l­e­a­ / Ga­l­i­l­e­ De­ni­zi­,
2006, Ma­dri­d; Se­l­e­cte­d Poe­ms /Se­ç­me­ Şi­i­r­l­e­r­, Uni­ted Ki­ngdo­m,
2007.


8/25/2008

eylül.../Hakan Kirezci


Mahur gözlerin laneti eylülle mi başlarmış solosuna
her eylül ölümlerin soluğu mu yoksa bilmem
kırılan bakışların masaya düşen gölgesi şerrareler saçarak
hüzün gözlerini bu ateşlerden kaçırmaya çalışarak konuştu...
konuştu ki yerler aydınlandı gökyüzü karardı
konuştu ki ölü gözleri can verecek kelimeler arasından
bir tek canlı kelimeyi boşuna aradı...
eylüller ölümün saçları mı yoksa bilmem.
döke saça üzerimizden geçer gider blues mevsimi
ölen aşkların kesik kesik hırıltısı
kesik damarlarda buz tutmuş kan kırıntılarına son nefesini üfler
ve ölüp giden kaatilin anı defteri gibi kimbilir nice cinayeti gizler.
ve notaya gelmez bir takım sözlerin içimizde bıraktığı izler
bizi takar peşine yeni bir kışa götürür.
buzullardır artık tek ümidimiz
kendimiz soğutamazsak buzda saklarız ateşimizi
dualar ederiz eylüle çözmesin buzlarımızı diye
dualarımız tutar
diz çökeriz
öylece seyrederiz içinde ki soğuk ateşi
ve öylece soğur ateş içimizde
biz ise sadece umarız...

8/23/2008

sorular


Donup kaldım..!

Anımsadığım sadece kırık bir hikaye
yeni yeşermeye başladı benim bahçem,
bir kayısı,bir nar bir de limon,
hepsini tamamlaması içinde bir hanımeli..
çiçek açsın,güzel koksun diye..
işte o bahçede gördüğüm, geçmiş zaman

_Neydi ki bunlar?
_o hikayede ki ben miydim?

Hevesle eline aldığın bir kitabın ilk yirmi sayfasını zar zor okumak gibi..
Okuyamazsın,için kararır.kitaplığının en arka rafına atarsın,
görmezden gelirsin uzunca bir süre,
ama bilirsin ki o kitabı okuyacaksın,er ya da geç...
o sensin,çünkü senin yaşamın
bakamadığın,katlanamadığın,içinde olan.
Kendine bile söyleyemediklerindir o hikaye...

_nasıl böyle oldu ki...?
_neydi zamanında göremediğim..?

fidanlara su verme zamanı şimdi..
güneş çekilmişken ,tam da akşam sefalarının açma vaktidir.

yanlış çocuktun belki,belki aylak??
belki çok fazla çocuk!!!
düşünmedin,fazla soru sormadın...
hayatın anlamı mı?
bizim ona yüklediğimizden başka ne olabilir ki?

bu hortum bu bahçeye küçük,mısırlara ve domateslere yetişmiyor.
uzatmalı..

sanki üzerinden asırlar geçti...oysa,düşününce dün gibi

_Nedir bu çelişki?tam bir kısır döngü..
debelendikçe daha dibe battığın...
hayat mı?

8/20/2008

.../Hakan Kirezci



Çamurlu ayaklarımla o mahzun gözlere
daha fazla basmamam gerek zira...
Kapanırsa o gözler bir kerre
geri giderse pırıltının sıcaklığı
üşümek kaçınılmazdır artık.
Bu da böyle biline...
donmana bile izin verilmez ve dahi
ölüm sınırının bir adım berisinden asla geri gelinmez.
Kavganın gereksiz kan kaybından
yenilginin beyaz bayrağına bir karış.
Yenilginin tarihsel adıdır barış ki
mağluplardan galiplere zavallı bir yakarış..
Adı her ne olursa olsun yerimiz hala kırka kırk bir kıç
o bile yeter..
yetmeli artık.
Çok bile belki
kimbilir..
Ne sınırlarımızı bilebildik(haddimizi yani)
ne de bilebilmenin sınırını.
Gözalabildiğine yuvarlandık ki göze alamadığımızı görmedik.
Buna rağmen söze alamadığımız herşeyi söyledik arsızca..
Tükendi mi sanki söyledikte,tükenmedi.
Hala söylüyoruz-ordan belli-
Önce söz vardı..
Şimdi de söz var.
Artık bize gelecekte de sadece söz kaldı.
Sevgilerle umutlar birbirine tahvil oldu kaybettik.
Gibi ama kar ettik.
Ve karımızı artık sermaye etmeyeceğiz benimize..
Şöyle bir gerinip bakacağız kendimize
Ve yürüyüp gitmeyeceğiz kendimize geleceğiz..

8/06/2008

isimsiz

tam olarak bitmedi..üzerinde yapılacak birşeyler daha var..

Gündüz Yarasaları/Oruç ARUOBA


I.

Neyiz ki biz?

İlk ışınları görününce güneşin,
Kaparız tepenin gözkapaklarını
Çam değiliz ki, kollarımız açık
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
Gündüz yarasalarıyız biz.

II.


Geceyi düşleriz gündüzken,
Geceyken de gündüzü,
Yitirebileceklerimiz yitiktir
Onlardan uzaktayken ama
Özleriz, döneriz yeniden
Yitirmeden
Yitirebileceklerimizi
Yitiremediklerimize.
Yitirebilirdik, deriz;
Ama yalnızca bir fiil çekimi bu
Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü.
Gündüz yarasalarıyız biz.

III.

Sağlamdır düşünce temellerimiz,
Ama altlarında kist vardır, sonra kum
Dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
Taştan duvarlarımızla, dimdik
Ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
Kaydırır temellerimizi hemen.
Duyarız yerçekimini hemen,
Titreriz. Sımsıkı, gergin
Bağlar vardır
Düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
Ya temelsizse temeli
Bütün bu bağları
Bağlayan
Bağın?
Bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
Gündüz yarasalarıyız biz.

8/05/2008

Aşk Herşeyi Dengeler/Afşar Timuçin

Adını andığımda bir deniz sessizliği
Kentin uzak yerlerine işlerdi
Martı çığlıkları ve vapur düdükleri
Bazen de çılgınlıklar arasında
Bilenler özlem derdi
Bilmeyenler elbette kınamıştır
Dört yanımda kemikten kahkahalar
Hep böyle yapmazlar mı

Adını andığımda bir yaban menekşesi
Sevinçlerle gözlerini çizerdi
Duvarlara camlara suyun yüzüne
Gör bendeki sevinci

Adını andığımda susup kalırdım
Bir deniz açılırdı önüme
İki yanı silme çiçek tarlası
Nerelere gitmezdim
İçimde ellerinle kurduğun
Aşkın en büyük krallığı

8/02/2008

Ben Sali/Salih Turan

Engin'e.
Uzağın bu yakasındaki eşime,
Şimdi sana bir sahil kasabasının deniz kenarındaki küçük meyhanesinden yazıyorum.
Bir boşluk,bir yalnızlık,bir ıssızlık var buralarda deli eder adamı.
Mevsim kış,yeni yılın ilk günü.
Derken ağır ağır doluyor dört masalı lokanta.İki bey geliyor masama.
Sessizce saygı ile selamlıyorum onları.
Sıkılıyorlar.
Ben bir başıma,onlar iki kişi yalnızlar.
Yanımdakiler zeytin ticareti,diğerleri daire satışlarını konuşuyorlar.
Bense insanı konuşuyorum.
Güzel!
Seviniyorum.
Çok isteyerek geldiğim bu meyhaneyi terk ediyorum.Dalmalarımı engelliyorlar.
Şimdi denizden yukarıda yolun çıkıntı yaptığı bir yerden seyrediyorum akşama hazırlanmakta olan denizi,dağı, gökyüzünü ve hepsindeki seni.
İki insan otuz kırk metre ileride dolmuş bekliyorlar.
Dayanamıyorum.
Oysa seni yaşamaları,sana yazmaları devam ettirmeyi ne kadar isterdim bilirsin.Anlatamam.
Hava soğuk,
iki kişi hala orada,
bakıyorlar bana,
Üşüyorum.
Anlıyor musun?
Uzaklardayım,
Kıyı kasabasının 4 masalı lokantasından,
Alacakaranlığa erişirken doğa,denize yukarıdan baktığım yoldan,
Arabama aldığım iki konuşkan dost işçiden,
Ve de sana yaklaşan yollardan.
Şimdi denizin ortasından sallanmakta olan bir teknenin içindekinin içinden yazıyorum.
Sağ yanımda koltuğun.
Boş.
Zor geliyor yaklaşmak sensizliğin ortak evine.Uzun sürsün diyorum yol.
Düşüyor içimdeki derine utanıp anlatamadıklarım,hasretin oluyor.
Zayıflıyor sıkıntı adına insan.
Güzelleşiyor.
Bu da amortisi.
Unutma,her uykudan önce ve sıkılmalarımda,rahatlamalarımın tek kahramanısın.

Ocak 1990

deniz mi?