Ayrılık ne biliyor musun !!!
Ne araya yolların girmesi...
Ne kapanan kapılar...
Ne yıldız kayması gecede...
Ne ceplerde tren tarifesi...
Ne de turna katarı gökte...
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine...
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi...
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık...
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin...
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun...
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya...
İki adımdan biri insanın
Sevincin kundakçısı, hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan!!!
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından
gidip ağzını yıkadığında başlamıştı...
Ben bulutları gösterirken,
�Bulmacanın beş harfli yemek sorusuna�
yanıt aramanla halkalanmış,
�Aşkın şarabının ağzını açtım,
yar yüzünden içti murt bende kaldı�
türküsü tenimde düğümlenirken,
odadan çıkışınla yolunu tutmuş...
Dağlarda öldürülen çocukların fotograflarını
bir kenara itip,
�Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? �
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan...
Simdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını!
Bir yapragın düşmesi kadar ancak
acısı ve ağırlığı olduğunu...
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi
bir değer taşıdığını...
Boşluğa bir boşluk katmadığını...
Kar yağdırmadığını yaz ortasında...
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için
Sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce!...
Şiir yazmayacağım bir süre!...
Fotoğraflarını günese koyacağım,
bir an önce sararsınlar diye!...
Hediyelik eşya satan dükkanların
önünden geçmeyeceğim!...
Senin için biriktirdigim yağmur suyunu
Bir gül ağacının dibine dökeceğim!...
Falcı kadınlara inanmayacağım artık!...
Trafik polislerine adres sormayacağım!...
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle
gülmeyeceğim kimseye....
Ne yapacagımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmisken...
Ömrüm azala azala önümden akarken...
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi
doldurup yüreğime...
Bıraktığın bosluğu yonta yonta
Binlerce heykelini yapacağım !!!
Ne araya yolların girmesi...
Ne kapanan kapılar...
Ne yıldız kayması gecede...
Ne ceplerde tren tarifesi...
Ne de turna katarı gökte...
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine...
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi...
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık...
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin...
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun...
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya...
İki adımdan biri insanın
Sevincin kundakçısı, hüznün arması ayrılık.
O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan!!!
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından
gidip ağzını yıkadığında başlamıştı...
Ben bulutları gösterirken,
�Bulmacanın beş harfli yemek sorusuna�
yanıt aramanla halkalanmış,
�Aşkın şarabının ağzını açtım,
yar yüzünden içti murt bende kaldı�
türküsü tenimde düğümlenirken,
odadan çıkışınla yolunu tutmuş...
Dağlarda öldürülen çocukların fotograflarını
bir kenara itip,
�Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? �
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan...
Simdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını!
Bir yapragın düşmesi kadar ancak
acısı ve ağırlığı olduğunu...
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi
bir değer taşıdığını...
Boşluğa bir boşluk katmadığını...
Kar yağdırmadığını yaz ortasında...
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için
Sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce!...
Şiir yazmayacağım bir süre!...
Fotoğraflarını günese koyacağım,
bir an önce sararsınlar diye!...
Hediyelik eşya satan dükkanların
önünden geçmeyeceğim!...
Senin için biriktirdigim yağmur suyunu
Bir gül ağacının dibine dökeceğim!...
Falcı kadınlara inanmayacağım artık!...
Trafik polislerine adres sormayacağım!...
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle
gülmeyeceğim kimseye....
Ne yapacagımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmisken...
Ömrüm azala azala önümden akarken...
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi
doldurup yüreğime...
Bıraktığın bosluğu yonta yonta
Binlerce heykelini yapacağım !!!
1 yorum:
bedirhan gökçe çok güzel yorumlar bunu
Yorum Gönder