Sol kaşının burnuyla birleştiği yerden,
alnına doğru kavis yaparak giden üç tane beni vardı..
Kendimi bilmeye başladığım ilk günlerde, sordum ona bunlar ne diye: -Samanyolu dedi
inanmıştım onun başka dünyalara ait olduğuna.
Üç tane yıldız arka arkaya sıralanmışlardı.O samanyolu’ nun içinde kaybolduğumu hatırlıyorum. Ne zaman onunla konuşsam olduğum yerde kalakalırdım.Gelecek günlerimizin hayalini kurardım.Öyle kaptırırdım ki kendimi hayallere gerçekliğe dönmekte zorlanırdım.Hayallerim hep ona dairdi.
Hiç büyümezdik biz orda;kah ucu bucağı görünmeyen bozkırlar da koştururduk,kah denizlerde ki kocaman dalgaların arasından geçerdik...
Onun o mahzun duruşundan olmalı;hep gülerdi benim hayallerim.Küçücük dünyamda onu mutlu etme düşleri kurardım..başaramazdım tabii ki. Bataklığa düşmüş gibi debelendikçe daha aşağılara batardım..sanki anlamış gibi bakardı kurduğum düşleri. Daha da mutsuz görünürdü gözüme..
Mutsuzdu,mutsuzduk...
Bunu hiç konuşmadık,ikimizde mutsuzluğumuzu bildiğimizi bildik.Bir şey vardı adını koymadığımız, koymak için hiç uğraşmadığımız...inkar etmediğimiz,kabullenemediğimiz de
Bizi rahatsız eden...
Kendimi bildim bileli biz,hep biz olduk.
her birimizin bir davranışında öteki hep destekleyen,güç veren olduk..
Benim hissedebileceğim bütün yüce değerlerin birleştiği noktaydı. Her şeyi benden yedi yıl önce yasamaya başlamıştı.annemi, babamı, evimizi, bahçemizi benden önce keşfetmişti.Üstelik benimle ilgili her şeyin şahidiydi.
Bana benimle ilgili şeyler anlatırdı.Beni benden daha iyi bilen birisi....
En çok da benimle alay ettiğinde güldüğünü görürdüm ..Sanki bir anda dünya geceden gündüze dönüverirdi..ben de gülerdim..bazen benimle alay etmesi için dua ederken bulurdum kendimi...hiç kimseye söylemezdim.söyleyemezdim.bu oyun bitmesin isterdim.birine bahsedecek olsam her şey sanki biranda bitiverecekmiş gibi gelirdi.
Susardım...
Derin düşüncelere dalmışken yakalardım onu, hiç ses etmeden izlerdim alnında ki samanyolunu
Ona baktığımı fark edip; niye öyle bakıyorsun bana derdi cevap veremezdim...
Benden kaçmaya başladığını farkettiğim de, yatağımda sabaha kadar ağladım.Onun ergenlik bunalımlarını anlayamayacak kadar küçüktüm..Beni yaramaz, kötü ve çirkin bir çocuk olduğum için sevmediğini düşünürdüm. Öylemiydim?...
Bilmiyorum...
..........
Çoğunlukla dağınık bir insanim.O dağınıklığın içinde ki düzenden bahseder dururum...Hep çok bilmekten oluyor bunlar......!!Çok uzun zamandan beri dokunmadığım yığınla dergilerim var.Onların arasında buldum bu sayfayı.Özensiz, çabucak, çok kısıtlı bir zamanda yazılmış notlar gibiydi.Bu bizim için yazılmış bir öyküydü.Kocaman buğday tarlasında ki iki ayrık otundan bahsediyor.O iki ayrık otunun buğday başakları arasında ki yaşamından...
Biz hiç buğday başakları olmadık...
Geceleyin samanyolu’ nu görmek için, başımı gökyüzüne kaldırıyorum. Nerdesin...?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder