7/06/2008

Babam Ve Ben/Lev

Babam istemezdi öyküler,siirler yazmami,
yoo bana nefret beslediginden degil,ya da beni kiskandigindan.Benim iyiligim icin,gelecekte rahatim icin.Bilirdi bu ülkede yasayanlarin cogunun dini imani paradir,yazar,sair takimina pek kulak asilmaz,cogu ac yasayip ölür.Toplumu olusturan bircok insandan ayrik degildi düsünceleri.Bir yazi makinasi aldigimi ögrenince cok kizmisti.Onca parasizligima,acligima karsin bir yazi makinesine para vermemi anlayamiyordu.Babam öldü.Saygin bir ise,bol paraya sahip oldugumu göremeden.Hos yasasaydi,o günü görebilir miydi?Saygin bir is,bol paranin karsiligini düsündükce ürperiyorum.Beynimi ve emegimi toplumun emrine sunmam anlamina geliyor bunlar.Ya yazdiklarim,yazacaklarim, icime bosalttigim o tutkulu yolculuk.Bircoklari"canim bos zamanlarinda, aksamüstleri, haftasonlari yazarsin öykülerini"diyor,onlar da bos zamanlarinda okurlarmis yazdiklarimi, böylece karsilikli degerlendirir, verimli kilarmisiz bos zamanlarimizi.
Babam asik olmami da istemezdi.Daha lise yillarida, gepegenc bir insanken beni okul dönüsü yollarda bir kizla görmesin, sorar sorusturur, annemi zorlar, böyle seylerin hos olmadigindan dem vururdu.Yazarliga giden yolun bir asktan gectigini sanirdi.Benim saygin bir ise, bol paraya kavustuktan sonra , beyaz duvakli bir gelinle evlenmemi isterdi, elbet torun da isterdi.Babam öldü, beyaz duvakli geline besibiryerde takamadan.Hos yasasaydi o günü görebilir miydi?Saygin bir isi, bol parasi olmayan üstüne üstlük yazarak gecinebilmeyi uman bir adama hangi ana baba beyaz duvakli bir gelin verirdi?Beyaz duvakli gelinlerin de bir bedeli var bu ülkede.
Benim babam gercekci adamdi."Kitap okumanin, gazete okumanin ne geregi var?"derdi.Gazetelere söyle bir göz atardi,kitapsa yildan yila, o da zeka gelistirici polisiye romanlar, Agatha Cristi'ler,
Erly Stanley Gardner'ler...Benim okudugum gazete ve kitaplardan dolayi böyle oldugumu düsünürdü, kimbilir belki de o hakliBabam memurdu önce, sonra memur emeklisi.Beni, kardesimi severdi, hatta ayrilmis olmasina karsin annemi de-kizgin olmadigi zamanlarda-saygi ve sevgiyle anardi, iyi adamdi yani.Toplumda iyi insanlar kadar kötülerin de yasadigina inanirdi, tabii ki iyileri savunurdu, kötülere karsi.Kötüleri televizyondan, arasira gözattigi gazete basliklarindan tanirdi."Essogluesekler" derdi, en büyük küfürü buydu duydugum.Herkesin ayni sekilde yasadigina inanirdi, dahasi cevresinde tanidigi, tanimadigi herkes ayni sekilde yasardi.Yani dogar, büyür, is sahibi olur, evlenip coluk cocuga karisir, sonra da -hak gelince- ölürdü, kendisi de ayni seyleri yapti.Babam öldü.
Ona yasamindaki en köklü, cetrefil sorunu ben ve kardesim yasattik sanirim.
Bildigi, tanidigi cevresindeki herkesin ayrimsiz uydugu yasam seklinin disinda kaliyorduk.Kismen bizim istegimiz disinda gelisen, bize de en az babam kadar aci veren bu ayriklik hic bitmedi.Babam bu ayrikligin bittigini göremeden öldü.Hos yasasaydi o günü görebilir miydi?Bugüne dek dagin basinda ayrik otlar gibi yetismis ben ve kardesim, bir zaman icinde evciltilip topluma yararli ürünler sunan bugday basaklari olabilir miydik?
Babamin topluma yararli olun gibi bir kaygisi yoktu, ya da bircoklari gibi bu onun agzinda inandiriciligini yitirmis beylik sözlerden biri olurdu.Onun bizimle ilgili ana kaygisi toplumla sürtüsmeden gecinmemizi saglayabilmemizdi.Yasadigi sürece hep bunu istedi, saygin bir isimiz, saygin bir esimiz, bol paramiz olsun istedi.Kisaca kendisine benzememizi istedi.Babam öldü.Ona benzedigimi göremeden.Hos yasasaydi o günü görebilir miydi?
Sevgili babacigim benim, nasil da isterdi kendisine benzememi.
Bircok kez anlatmaya calistim, daha dogrusu anlatma girisimlerinde bulundum, benim ona ve tanidigi öbür insanlara benzer yasayamayacagimi.Kisa bir zamanda, onun yasam üzerine verdigi bilgelik derslerine dönerdi konusmalarimiz."Peki" derdi,"nasil para kazanacaksin, ne yiyeceksin, nasil evleneceksin, coluk cocuguna nasil bakacaksin?.."Daha bir yigin soru.O ve cevresinde yasayan tanidigi tanimadigi herkes, tornadan cikmiscasina birbirine benzeyen hazir yanitlarla yetinen, yetinmenin ötesinde, onlari degismez tanri buyruklari gibi kabüllenen insanlardi.Onlara dünyada yalnizca tüccarlarla memurlarin olmadigini, para kazanmaktan daha yüce erdemlerin hala varoldugunu anlatamadim.Konusmalarimiz laf kalabaligina dönerdi, kimsenin kimseyi anlamadigi gürültülü ortamlar.Bu tartismalar bizi ayri ayri yönlere sürüklerdi, ben bildigimi okurdum cogu zaman, dogru ya da yanlis, düse kalka, bilmedigim bir yolda, el yordamiyla ilerlemeye calisirdim, hep bir baba desteginin, ilgisinin eksikligini duyarak.Babam öldü.Beni anlamadan, ürünlerimi görmeden. Hos yasasaydi gördükleri onu tatmin eder miydi?
Cok cok kücük anlarda,beni onayladigini gösteren kücük sözleri, sorulari, bakislari yakalardim, ruhumun derinliklerinde unutulup kalmis gizli hayranliklari da...Örnegin sakal birakanlari hic sevmezdi,zaman zaman biraktigim sakalimi kesmem icin olmadik baskilara, yaptirimlara basvururdu ama cok özel bir anda, sakalin bana yakistigini söyleyebilirdi, beni sasirtirdi ya da "hala siir yaziyor musun" diye durup dururken sorabilirdi ya da" o kiz arkadasina n'oldu,hani mektuplasirdiniz." Bunlar cok kisa, günlük yasamin disina tasan, hazir yanitlarin onu doyurmaz oldugu anlara özgü kücük sözlerdi.Bana tuttugum yolun güzelligini, dogrulugunu onayladigini gösterirdi, en az benim kadar sasirirdi.Babam öldü.Huzurlu, mutlu bir yasamin cok uzaklarindan, endişeli panik duygularla gecip gitti.Benim rahat, dingin görüntüme alisamadi bir türlü, yasamin icinde agir agir, gezinircesine yol almama.Bircok hedefe yasitlarimdan, benzerlerimden gec vardim.Yasami bir maraton gibi kabullenenler icin bastan yitirilmis bir yasam.
Babam öldü.Yasamin bir maraton olduguna inanirdi,
Sahi, yasam bir maraton mu?...Lev

Hiç yorum yok: